20 Mayıs 2008 Salı

Bir Bolu Yolculuğu

Çokca geçtiğim, sisli, sadece bir üstgeçitten oluştuğunu sandığım, mersin istanbul yolculuklarındaki durak yerimiz boluya ilk kez gittim hayatımda.

Bilmediğim, çıkaramadığım birşeyleri vardı sanırım beni oraya çeken ama çekerkende bi dolu zorluklara neden olan o gizemli ve düşündürücü yolculuğun. Bir an yeşilliklerin beni cezbetmesi gerekti düşünmem için, meğerse çok zamandır yeşillik görmüyormuşum bir anda anladım, ne kadar üzüntü verici...

Ama Köroğlu diyarı, geçen her yolcuya yaptığı gibi bana da yaptı yapacağını ve elimdeki kalem yardım etmeye başladı düşüncelerime...
Bir bolu yolculuğunda:

+Zamanımızın en büyük heyecanı olmaya aday bir hissiyatın yaşayabilmesi için çekebileceğimiz çilenin bir sınırı varmı?

+beklemenin çilesel yolculuğu, sadece zamanında yapıldığında yol alabilir.

+İnsanın eline taktığı herhangi bir halka, kandırmaca oyununda oyanan bir alet mi yoksa bizleri oynatanlar o aletler mi?

+Sahiplik hissiyatı, güvenin kendisine bıraktığı mirasla, kendine verilmeyecek bir yükün altına girmiyor mu?

+Hayat nehrinde ters akıntıya kapılamamak ne kadar elem verici.

+tasmaları ne kadar geniş köleleriz?

+Ağaçlar gerçekten bu kadar güzel miydi? Yeşillikler karması ne de güzel oynuyor dramasını bizlerle verdiği savaş oyununda.

+buruk bir hayat yeşillikler içinde kendini tamamlamasına rağmen mutlu olamıyorsa sebebi burukuluğun verdiği acı mutluluğa alışması olabilir mi?

+Gözler ne kadar talihsizler.

Hiç yorum yok: